İbrahİm alaaddin govsa -...

56
TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ YAYINLARI İBRAHİM ALAADDIN GOVSA YAŞAMI VE HİZMETLERİ ANKARA 2002

Upload: others

Post on 31-Aug-2019

23 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

T Ü R K EĞİTİM D E R N E Ğ İ Y A Y IN L A R I

İBRAHİM ALAADDIN GOVSAYAŞAMI VE HİZM ETLERİ

A N K A R A 2002

İBRAHİM ALÂADDİN GÖVSA

YAŞAMI VE HİZMETLERİ

TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ X. ANMA TOPLANTISI

17 EKİM 2001

III

□ C A K 2 0 0 2

f 3ÜZELİŞ O F S E T LTD. Ş T l A^ e l : (0.312) 4 3 8 3 5 51 - A N K A R A J

TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ EĞİTİMCİLERİMİZİ ANMA VE TANITMA DİZİSİ: 9

Yayma HazırlayanProf.Dr. Cahit KAVCAR

İÇİNDEKİLER

AÇILIŞ KONUŞMALARI ................................................ IX• Prof.Dr. özcan DEMİREL

(TED Bilim Kurulu Başkanı)...........................................XI• Ş. Baran ASENA

(TED Genel Başkanı).....................................................XIIIPANEL ................................................................................1

• İbrahim Alaaddin Gövsa'nın Yaşamı, Eserleri ve Türk Eğitimine KatkılarıCavit BİNBAŞIOĞLU(Eğitimci - Yazar) ...........................................................2

• Şair Olarak İbrahim Alaaddin Gövsa Prof.Dr. Olcay ÖNERTOY(Dil Derneği Başkanı).....................................................18

• Ansiklopedi ve Sözlük Yazarı Olarak İbrahim Alaaddin GövsaDoç. Dr. Rıfat MİSER(A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim Üyesi) ............ 24

TA R TIŞM A ...................................................................... 33Oturum Başkanı Prof.Dr. Cahit KAVCAR (TED Bilim Kurulu Üyesi)

VII

İbrahim ALaadin GÖVSA( 1889- 1949)

AÇILIŞ KONUŞMALARI

Prof .Dr. Azcan DEMİREL

(TED Bilim Kurulu Başkanı)

Ş. Baran ASENA

(TED Genel Başkanı)

IX

Aysel ŞAHİN (TED Bilim Kurulu Sekreteri)- Sayın Konuklar, Değerli Eğitimciler,

Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu tarafından düzenlenen "İbrahim Alaaddin Gövsa, Yaşamı ve Hizmetleri" konulu anma toplantısına hoş geldiniz.

Toplantımıza başlamadan önce sizleri; kurucumuz Ulu Önder Atatürk, ilk Genel Başkanımız büyük devlet adamı İsmet İnönü ve merhum eğitimcilerimizin anısı önünde 1 dakikalık saygı duruşuna ve ardından İstiklal Marşını okumaya davet ediyorum.

(Saygı duruşu ve İstiklal Marşı)

Aysel ŞAHİN (TED Bilim Kurulu Sekreteri)- Bu toplan­tımızın açılış konuşmasını yapmak üzere Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu Başkanı Prof.Dr. Sayın özcan Demirel'i kürsüye davet ediyorum.

özcan DEMİREL- Sayın Konuklar, Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu adına hepinize saygılar sunarım.

Cumhuriyet döneminin ünlü eğitimcilerinden Hasan Ali Yücel'le başlattığımız bu anma toplantıları dizisinde sırasıyla Mustafa Necati, İsmail Hakkı Tonguç, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Selim Sırrı Tarcan, Dr. Reşit Galip, Vasıf Çınar, Halil Fikret Kanad ve şimdi de İbrahim Alaaddin Gövsa'yı anıyoruz.

Cumhuriyet döneminin ünlü eğitimcilerinden ve Türk Eğitim Derneği’nin ilk Yönetim Kurulu Üyelerinden "İbrahim Alaaddin Gövsa'yı Anma" toplantısına hoşgeldiniz.

Türk Eğitim Derneği, Büyük Önder Atatürk'ün buyruğu ile1928 yılında kurulmuş, üyelerinin ve yardımsever vatan­daşlarının katkılarıyla bugüne kadar varlığını sürdürmüş, Atatürk ilkelerinden ve devrimlerinden ödünsüz Türk ulusal eğitimine katkıyı hedeflemiş kamuya yararlı bir dernektir.

XI

Türk Eğitim Derneği ve Derneğin Bilim Kurulu, 78 yıllık Cumhuriyet tarihimizin 73 yılında yaptığı birçok hizmetleriyle ulusal eğitimimize katkıda bulunmaktadır.

Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu, bu yıla kadar 24 eğitim ve19 öğretim toplantısı düzenlemiş, ulusal eğitimimize hizmetlerde bulunmuş ve 23 seçkin eğitimciye Eğitim Hizmet ödülü, bir eğitimciye Eğitim Bilim Ödülü ve dört eğitimciye de Eğitim Araştırma Ödülü vermiştir. Ayrıca Cumhuriyet döneminin ilk yıl­larından bugüne kadar Türk Milli Eğitimine katkıda bulunmuş değerli eğitimciler için 8 anma toplantısı düzenlemiştir.

Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulu verilen ödüllerle, düzenle­nen bilimsel toplantılarla Türk ulusal eğitim sistemine hizmet vermenin yanısıra bugün 120. sayısına ulaşan Türkçe-ingilizce yayınlanan "Eğitim ve Bilim" dergisi ile ülkemizde çağdaş eğitim düşüncesinin gelişmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Türk Eğitim Derneği Bilim Kurulunun çalışmalarında ağırlık noktasını büyük oranda eğitim ve öğretim toplantıları oluştur­maktadır. Bu etkinliklere 1993 yılında başlattığımız Ünlü Eğitimcileri Anma Toplantıları dizisi de katılmıştır. Bugün burada bu dizinin 9. Toplantısını yapmak üzere bir araya toplanmış bulunmaktayız.

TED Bilim Kurulu ünlü eğitimcileri anma toplantılarını plan­larken diğer toplantılarda olduğu gibi büyük bir titizlikle çalış­makta ve Türk eğitimine gönül vermiş ve sistemin çağdaşlaş­masına katkı getirmiş eğitimcileri sırayla seçmeye büyük bir özen göstermektedir.

Bu bağlamda Bilim Kurulumuz, bu yılda Cumhuriyet döne­minin ünlü eğitimcilerinden İbrahim Alaaddin Gövsa'yı anmayı uygun bulmuştur.

İbrahim Alaaddin Gövsa, Türkiye'de psikoloji ve eğitimin öncülerinden ve TED'in kuruluşundaki ilk yönetim kurulu

XII

üyelerindendir. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyeliği ile Bakanlık Müfettişliği yapmış olan Gövsa, İstanbul Yüksek öğretmen Okulunda uzun yıllar psikoloji ve pedagoji öğretmeni ve müdür olarak çalışmıştır. Ayrıca toplam 16 yıl mil­letvekilliği de yapmıştır.

Bu çalışmalarıyla eğitim tarihimizde iz bırakan ünlü eğitimci İbrahim Alaaddin Gövsa'yı şükranla anıyor, TED Bilim Kurulu olarak amslna düzenlediğimiz bu toplantının, Türk Eğitim siste­mi ve eğitim kamuoyu için başarılı olmasını diliyorum.

Bu toplantıya bildiri sunarak ve oturumlara katılarak katkı getiren değerli konuşmacılara, toplantımıza katılarak açılışımızı onurlandıran siz değerli konuklarımıza teşekkür ediyor, Türk Eğitim Derneği Bilim kurulu adına tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aysel ŞAHİN (TED Bilim Kurulu Sekreteri)- Şimdi de, Türk Eğitim Derneği adına açılış konuşmasını yapmak üzere Genel Başkanımız Sayın Baran Asena'yı kürsüye davet ediyorum.

Baran ASENA- Değerli Konuklar, Değerli Eğitimciler,

Bilim Kurulumuzun düzenlediği bir etkinliğe daha hoşgeldi- niz. Bu toplantılarda bizi en fazla üzen katılımcıların az olma­sıdır. Yönetim Kurulu adına şunu size belirterek hesap vermek istiyorum; her toplantıyı daha geniş bir davetli listesi ile duyu­ruyoruz. Toplumumuzun bu gibi ilginç ve yararlı toplantılara ilgisinin az olması gerçeğini üzülerek söylemek istiyorum. Ancak, ülkemizde son yıllarda toplantı ve etkinliklerin kalitesi ile katılımcı sayısı ne acıdır ki ters orantılı oluyor.

Bilim Kurulu Başkanımız Prof.Dr. Özcan Demirel'in çalış­malarla ilgili verdiği özet bilgilere ek olarak, bu yıl başından beri yapılan etkinliklerle ilgili sizlere bazı bilgileri sunmak istiyorum.

30-31 Ocak 2001 tarihlerinden "TED Okullarında Bacolarya

XIII

3-5 Şubat 2001 tarihlerinde "Proje Tabanlı Öğrenme" konulu Hizmetiçi Eğitim Semineri düzenlenmiştir. Antalya Kemer'de gerçekleştirilen bu seminere TED Okullarımızdan öğretmenle­rimiz katılmıştır.

17 Mart 2001 tarihinde TED Afyon Koleji’nde "6-12 Yaş Çocuk Eğitimi" konulu konferans verilmiştir. Konferansa konuş­macı olarak Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğre­tim Üyesi Prof.Dr. Belka özdoğan katılmıştır.

4 Mayıs 2001 tarihinde TED Kayseri Koleji'nde "Ailede iletişim ve Gençlik Sorunları" konulu konferans verilmiştir. Konferansa konuşmacı olarak Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Okulöncesi öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Fatma Alisinanoğlu Katılmıştır.

12 Mayıs 2001 tarihinde TED Ereğli Koleji'nde "Tarih Bilinci" konulu XIX. öğretim Toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda Bilim Kurulu Üyeleri Prof.Dr. Bozkurt Güvenç ve Prof.Dr. Ningur Noyanalpan birer bildiri sunmuştur.

Görüleceği gibi bu etkinliklerin yararlarının yanısıra ülkeye yayılması da bir başka önemli husustur.

Büyük eğitimcilerimizden GÖVSA'yı TED amblemindeki bir yıldız, yani bir kurucumuz olarak tanıyordum. Ancak bugün için biyografisini incelerken bir konu dikkatimi çekti. İbrahim Alaaddin Gövsa 1927'de Sivas, 1931'de Sinop milletvekilliğine seçildi. 1935 yılında milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı Başmüfettişliğine döndü. Bilmem böyle bir örnek artık bulunabilir mi? GÖVSA yeniden 2 dönem daha mil­letvekilliği yapmasına karşın eğitime yine dönmüş ve hiç kop- mamıştır. Böyle bir eğitim sevdalısının yaşamını ele alan ve anıl­masını sağlayan Bilim Kurulumuzla onur duyuyor ve tüm üyelerini Başkan'ın şahsında kutluyorum.

Uygulamaları" konulu II. TED Eğitim Kurultayı düzenlenmiştir.

XIV

Bu çalışmanın da yararlı olacağına ve ülkemiz eğitimine katkıda bulunacağına inanarak hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Aysel ŞAHİN (TED Bilim Kurulu Sekreteri)- Toplantıyı başlatmak üzere, Panel Başkanı TED Bilim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Sayın Cahit Kavcar'ı davet ediyorum.

BAŞKAN- Değerli Konuklar, hoş geldiniz. Efendim oturuma geçmeden önce birkaç noktaya ana çizgileriyle değinmek istiyo­rum. 1889-1949 yılları arasında, altmış yıl yaşamış olan ünlü eğitimcilerimizden İbrahim Alaaddin Gövsa ülkemizde psikoloji ve eğitimin, zeka testleri uygulamalarının öncülerinden biri. 1928'de, biraz önce Bilim Kurulu Başkanımız ve Genel Başkanımız da belirtti, TED Genel Merkez Yönetim Kurulunun, ilk Yönetim Kurulunun üyelerinden birisi. Bunların dışında Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyeliği, Bakanlık müfettişliği ve başmüfettişliği, İstanbul Yüksek Öğretmen Okulunda uzun yıllar psikoloji, pedagoji öğretmenliği ve İstanbul Yüksek öğretmen Okulu Müdürlüğü yapmış bir eğitimci. Biraz önce sayın genel başkanımız da belirtti, toplam onaltı yıl mil­letvekilliği olan bir eğitimci. Gövsa, düşünce tarihimize eğitim, biyografi, çocuk edebiyatı, ansiklopedi türlerinde değerii eserler ve sözlükler kazandırdı. Yazdığı ve çevirip bastırdığı eserlerin sayısı otuzu geçiyor. Çocuklar için şiir ve çocuk eğitimi çığırının da öncülüğünü yaptı kendisi. Gerçekten çok yönlü, çok boyutlu bir aydınla, bir eğitimciyle anı zamanda bir sanatçıyla, şairle karşı karşıya bulunuyoruz.

İşte bu kişi, İbrahim Alaaddin Gövsa, kimdir, neler yapmıştır, Türk eğitimine ve edebiyatına ne tür hizmetlerde bulunmuştur? Panelimizin bu konuları ele almasını düşündük, bu konuları gün­deme getireceğiz, birlikte tartışacağız. Bu durumda panelimizde üç bildiri var ve bildirilerin süresi yaklaşık yirmibeş dakika ola­cak. Çünkü bir konuşmacımız, ünlü eğitimcimiz Gövsa'nın torunu Alaaddin Gövsa son anda katılamayacağını bildirdi. Onun süresini konuşmacılarımıza ve siz değerli konuklarımızın

XV

sorularına ayırmayı uygun gördük. Üç bildirinin sonunda yarım saatlik siz değerli konuklarımızın, dinleyicilerimizin sorularınıza, katkılarınıza ayıracağımız bir süre var. Ondan sonra da oturumu kapatacağız. TED'in bir çay ikramını sunacağız sizlere.

PANEL

İbrahim Alaaddin Gövsa'nın Yaşamı, Eserleri ve Türk Eğitimine Katkıları

Cavit BİNBAŞIOĞLU

(Eğitimci - Yazar)

Şair Olarak İbrahim Alaaddin GAvsa

Prof.Dr. Olcay ÖNERTOY

(Dil Derneği Başkanı)

Ansiklopedi ve SAzlflk Yazan Olarak İbrahim Alaaddin GAvsa

Doç. Dr. Rıfat MİSER

(A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi)

BAŞKAN- Programımız uyarınca, değerli konuklar, genelden özele doğru gideceğiz. Birinci konuşmacımız eğitimci yazar sayın Cavit Binbaşıoğlu, Konumuz İbrahim Alaaddin Gövsa'nın yaşamı, eserleri ve Türk eğitimine katkısı. Buyurun sayın hocam.

Cavit BİNBAŞIOĞLU- Teşekkür ederim.

Sayın meslektaşlar, önce hepinizi saygıyla selamlarım. İbrahim Alaaddin Gövsa 1899'da İstanbul'da doğmuştur. "Filibelizade" ailesindendir. Filibeli Abdullah Efendi'nin torunu ve Mustafa Asım Bey'in oğludur. Annesi Fatma Behice Hanım, aslen Erzurumludur.

i. Alaeddin'in büyük babası Filibeli Abdullah Efendi, 1808- 1869 tarihlerinde yaşamıştır. İstanbul'da müderris, huzur mukar- riri (Padişah'ın huzurunda ders veren) ve saray hocası idi. Fıkıha (şeriat ilmine) ve dile ilişkin Arapça çeşitli kitapçıkları, haşiyeleri ve şerhleri vardır. Bundan üç yaş büyük olan Halil Feyzi Efendi de müderris ve saray hocası idi. Ahmet Cevdet Paşa'nın başkanlığında "Mecelle"yi hazırlayan komisyonda bulunmuştur. Bunun da küçüklü büyüklü 50 kadar eseri vardır.

I. Alaeddin'in babası Mustafa Asım Bey 1856'da doğmuştur. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, amcası Halil Feyzi Efendi'den ders almış, sıbyan ve rüştiye mekteplerinde okumuştur. 1873’de Şeyh’ül İslamlık dairesinde mektubi kaleminde memuriyete gir­miştir. Daha sonra Kudüs'te Mukavelat Memurluğu (Noterlik), Tahrirat Müdürlüğü, Basra Mektupçuluğu ve Mutasarrıf Vekilliği yapmış ve son olarak da Trabzon Mektupçusu olmuştur. Bu görevde iken 1904 tarihinde 48 yaşında ölmüştür.

I. Alaeddin, ilk öğrenimini İstanbul'da Kemeraltı, Çengelköy ve bir özel okul olan Şems’ül Maarif adlı bir okulda yapmış, ortaöğrenimini de babasının mektupçuluğu sırasında Trabzon İdadisinde (Lisesinde) başlamış ve babasının ölümü üzerine,

2

annesiyle birlikte İstanbul'a gelerek, burada Vefa idadisinde (Lisesinde) tamamlamıştır. 1907 yılında İstanbul Hukuk Mektebine girmiş ve bu okulu 1910 yılında bitirmiştir.

i. Alaeddin, Hukuk Mektebinin son sınıfında iken Adliye'ye memur oiarak girmiş ve burada zabıt katipliğinde ve Adliye kütüphanesinin oluşturulmasında çalışmıştır. Aynı yıllarda Haham Mektebi'nde Türkçe ve Hukuk dersleri de vermiştir. Bir yıl sonra 1911 'de İstanbul Darülfünununda Edebiyat öğretmen­liği için açılan bir sınavı kazanarak, Trabzon Lisesine Edebiyat öğretmeni olmuştur. 1912 yılında burada öğretmen iken, gönül­lü olarak, Balkan Savaşı'na katılmıştır. 1913 yılında da yine Trabzon Lisesinde öğretmen iken, bir sınavı kazanarak, Devlet tarafından Edebiyat öğrenimi için İsviçre'ye gönderilmiştir. Fakat, orada öğrenim alanını değiştirerek Pedagoji ve Psikoloji alanında öğrenim görmüştür. İmkan buldukça da Üniversitede edebiyat derslerine devam etmiştir. (1)

i. Alaeddin, İsviçre'de öğrenci iken, Birinci Dünya Savaşı'nın çıkması üzerine, diğer öğrencilerle birlikte, yurda çağrılmıştır. Bu sırada Çanakkale zaferinin büyüklüğünü edebiyata kazandır­mak amacıyla, Çanakkale'ye gönderilen edebiyatçılar arasında bulunmuştur. Bunlar şunlar idi: Ağaoğlu Ahmet, Ali Canip, Celal Sahir, Çallı İbrahim (Ressam), Enis Behiç, Hakkı Süha, Hamdullah Suphi, Hıfzı Tevfik, Mehmet Emin Yurdakul, Muhittin (Eski Tanin gazetesi yazarı), Nazmi Ziya (Ressam), Orhan Seyfi, Ömer Seyfettin, Selahattin (Eski Darüleytam Müdürü), Yekta (Bestekâr), Yusuf Razi.

1915 yılında tekrar İsviçre'ye giden i. Alaeddin, J.J. Rousseau Enstitüsünden diploma ve Cenevre Üniversitesi Psikoloji Laboratuarından da tasdikname alarak yurda dönmüş­tür.

1 Gürel, Zeki. İbrahim Alaeddin Gövsa. Kültür Bakanlığı Yayını, 1995, s. 1-3

3

I. Alaeddin Gövsa'nın Türkiye'de eğitim bilimlerine katkısı asıl bundan sonra olmuştur. İstanbul Yüksek öğretmen Oku­lunda müdürlük ve öğretmenlik yapmıştır. 1920-1921'de bir yıl kadar Makriköy Lisesinde müdürlük yapmıştır. Yüksek Öğret­men Okulu Müdürlüğü sırasında da Darülfünunda Psikoloji, Kız öğretmen Okulunda Felsefe derslerini okutmuştur. Erkek Öğret­men Okulunda da Müdürlük yapmıştır. Bu sırada, yayımına ara verilmiş olan "Tedrisat" dergisini yeniden canlandırmıştır. Öğret­men Okulu Müdürü iken yaz tatillerinde açık hava kampları kurulmasına önayak olmuştur. (2)

İ.Alaeddin Gövsa, 1926 yılında Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanmıştır. 1927 yılında da üçüncü dönemde TBMM’ne Sivas, sonra Sinop Milletvekili olarak girmiştir. 1935 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na Başmüfettiş olarak atanmıştır. 1939'da İstanbul Milletvekili, 1943'te de tekrar İstanbul Milletvekili seçilmiştir. 1946'da Milletvekili seçilememiş ve bir işe de girmemiştir. 1947'de Zirai Donatım Kurumunda Yönetim Kurulu üyeliğinde bulunmuştur. 29 Ekim 1949'da Cumhuriyet Bayramı günü saat 16.00'da "Şair Akif Sokağı" başlıklı bir yazı yazarken kalp durması sonucu ölmüştür. (3)

İ.Alaeddin Gövsa, "ilk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri" adlı eserini yazarken kendi hakkında şu bilgileri ver­miştir:

"Bende 12 yaşlarından hemen 20 yaşına kadar büyük bir mütalaa (inceleme) hırsı vardı. Babamın, büyük amcamın kütüphanelerinde elime geçen, satınalabildiği veya kiraladığım her kitabı süratle okur, isimlerini, müellif veya mütercimlerini, hatta sayfa adetlerini de kaydetmeyi unutmazdım. Bu suretle, Matbaa-i Ebüzziya'nın bütün külliyatını, Ahmet Mithat Efendi merhumun neşriyatını, birçok divan ve tezkereleri, Harabat gibi

2 A.g.e. , s.4.3 3 ’

A.g.e. , s.4.

4

seçilmiş dergileri, Kemal (Namık Kemal), Ziya Paşa, Hamid, Ekrem, Naci ve benzerlerinin eserleriyle Edebiyat-ı Cedide ya­yınlarını, Tarih-i Cevdet gibi eskilerin tarih kitaplarını, Hazine-i Fünundan Servet-i Fünuna kadar başlıca Resail-i Mevkute'yi ve nihayet garip şiveli mütercimlerin ucuz ucuz tercüme ederek, kucak kucak yayımladıkları birçok romanları okumuş ve isimleri­ni ayrı ayrı kaydetmiştim.

“16 yaşında idim. Rodos'a, orada bulunan amcamın yanına, tatili geçirmek için gitmiştim. Bir buçuk, iki ay kadar orada kaldım. Oradaki kitapçıdan alıp okuduğum kitap elli, altmışı bul­muştu. Demek ki, günde büyük ve küçük bir kitap okumuşum. Yaz geceleri, sabaha kadar, yetersiz bir ışık altında romanları heyecanla takip ederken, Rodos Kalesi'nin üzerinde, birbirine Ortaçağdan seslerle "Karakol: Hazırol!" diye bağıran nöbetçi­lerin korkunç seslerini duyar, bazen korkumdan yorganıma bürünür ve heyecanım gidince tekrar mütalaalarıma (incelemelerime) başlardım.

"Okuduğum kitaplarda beğendiğim manzum eserleri çok defa seçer ve bir deftere yazardım. Böyle seçmelerle dolu defterlerimi hâlâ muhafaza ederim. Bir de şark ve garp meşahirinin ünlü kişilerin yaşam öyküleriyle dolu büyük bir seçme defterim vardır ki, halen kitaplarımın arasındadır. Demek ki, manzumelere ve yaşamöykülerine (teracim-i ahvale) çok ehemmiyet veriyormuşum." (*)

i. Alaeddin'in yazısında, buna benzer ilk, gençlikte çok oku­manın, okuduğunu özümseyerek okumanın önemi ve değeri üzerinde duruluyor.

Görülüyor ki, İ.Alaeddin, aile yuvasının oldukça elverişli bir çevresinde okuma, yazma ve inceleme, araştırma yapmak olanağını bulmuş ve ileriki yıllarda bunlardan birer sonuç çıkar­

4 (Gövsa) İbrahim Alaeddin. İlk Gendik Hakkında Ruhivat ve Terbive Tetkikleri. 1921, s.53.

5

ma alışkanlığı kazanmıştır. Edebi alanda ilerlemesi de bu çevrenin etkisiyle olmuştur.

İ. Alaeddin Gövsa'nın Kişiliği:

i. Alaeddin Gövsa'nın kişiliği hakkında, içinde bulunduğu edebi çevrelerce pek çok tanımlamalar yapılmıştır. Yusuf Ziya'nın "Portreler" adlı eserinde: "Ortada bir 'yaratma yanlışı' vardır. Galiba bu büyük baş, bu küçük vücudun olamazdı. Büyük baş dedim, koca kafa değil!" der.

Kulaklarında, gençliğinden itibaren işitme bozukluğu vardır.O, bundan hiç şikâyet etmez, aksine, bu suretle lüzumsuz lakırdıları duymaktan kurtulduğunu söylermiş. (5)

İsmail Habip Sevük de "Ufacık gövdesi üstünde daha büyük görünen başıyla, o, sadece kafa adamıydı; fikir ve sanat yolu üstünde, koşmadı; fakat, hiç durmadan yürüdü" der.

Refik Şevket ince de ölümü dolayısıyla yazdığı "Bir ilim ve Ahlâk Yıldızı Söndü" başlıklı yazıda: "İbrahim Alaeddin, terbiye, nezaket, ahlak, çalışkanlık timsali idi. Sevimli siması, mütevazi ahvali ile herkese hürmet telkin ederdi." diye yazmıştır. (6)

Nurettin Artam da onun için "Sağlığında ve ölümünden sonra gönülden duygularını iki hece ile ifade etmek mümkündür: SEVGİ" der.

İ. Alaeddin kendisi için de şöyle der: "Mektepdeki vazifemi, tıpkı terazi ile ölçercesine eksiksiz yapardım. Sınıfın ne en gerisinde, ne de en başındaydım. Türkçeye, edebiyata, resme ve tarihe meraklıydım. Ne Dempsey kadar kavgacı, ne de İstan­bul gazetecileri kadar uysaldım."

’ Gürel Zeki; a.g.e., s. 55Demokrat İzmir (Günlük Gazete) 2.11.1949

6

İ.Alaeddin Gövsa'nın Eğitime ilişkin Eserleri ve Türkiye'de Eğitim Bilimlerinin Gelişmesine Katkıları:

Çocuklarda Zekânın Mikyası Usulleri:

İ.Alaeddin Gövsa'nın eğitimle ilgili ilk çeviri eseri 1915 yılında yayımlanan "Çocuklarda Zekânın Mikyası Usulleri"dir. Onun Alfred Binet ve Dr.Simon'dan çevirdiği bu eser, Maarif-i Umumiye Nezareti Telif ve Tercüme Kütüphanesinin 17. kitabi olarak yayımlanmıştır. Önsözünü Haziran 1914'de Cenevre'de yazdığı bu eserle, İ.Alaeddin Gövsa, 20. yüzyılın eğitimde en önemli ve ilk buluşlarından biri olan "zekânın ölçülmesi" yön­temlerini Türkiye'ye tanıtmıştır. O zaman, dünyada da yeni olan bu buluşun Türkiye'de de tanıtılması, zamanında, önemli bir eğitim hareketi olmuştur. Yazarlarının daha önce 1905'te ve 1911'de yayımladıkları bu eser, aradan 10 yıl geçtikten sonra Türk eğitimcilerinin eline geçmiş önemli bir eğitim aracıdır. 1931'de Türk harfleri ile de basılmıştır.

Bu eser, zekâya, muhakemeye, belleğe, sürat-i intikale, düşüncenin gelişim derecesine ve etkinliğine, görgüye, duygu­lara, öğrenime, kısaca, doğuştan ve sonradan kazanılan yetenek ve özelliklere göre, çocuğun "normal" olup olmadığını ve hangi noktalarda ilerleyip ilerlemediğini anlamaya yönelikti.

Böyle bir eser, o zamana kadar eğitim çevrelerinde bile akla gelmeyen ve daima soyut niteliğiyle tanınan "zekâ"yı somut bir şekilde ölçülebilen bir varlık gibi algılanır bir hale getirmiştir. Böyle bir araç sayesinde, zekâ üzerinde konuşmak ve anlaşmak mümkün olduğu gibi, eğitimde, insanlar arasında var olan birey­sel ayrılıklar da somut olarak ortaya çıkmıştır.

İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri:

İ.Alaeddin Gövsa'nın eğitimle ilgiii ikinci eseri olan "ilk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri", 1921 yılında yayımlanmış 73 sayfalık bir kitapçıktır. Bu.kitap, İstanbul'da

7

Necm-i İstikbal Matbaasında basılmıştır. İlk gençlik döneminin önemini, bu döneme hangi yaşlarda ulaşıldığını, yaşamın bu dönemi ile ilgili belirtilere dikkat çekmektedir. Daha sonra, erin­lik (buluğ) ve bununla ilgili sorunlar üzerinde durmakta ve karma eğitim (coeducation)'in önemini vurgulamaktadır.

Kitabın üçüncü bölümünde ilk gençlikte arkadaşlık, bunun yararları ve tehlikeleri, delikanlılıkta (mürahiklikte) duygularda görülen azlıklar ve aşırılıklar ve hayaller konu edilmektedir. Dördüncü bölümde imgelemin özellikleri, güzel sanatlara karşı ilgiler, inceleme ve araştırma tutkusu, yazmak merakı, muhake- mecilik-kelimecilik, kitap zihniyeti, telkin, intihar, utangaçlık gibi konular üzerinde durmakta ve bunlarla ilgili sağaltım (tedavi) yolları açıklanmaktadır.

Bu kitap, İ.Alaeddin Gövsa'nın Cenevre'de öğrenim gördüğü sırada tuttuğu notlar esas alınarak ve bazı kaynak kitap ve yazılardan da yararlanılarak, kendi yaşantısı ve gözlemleri doğrultusunda hazırlanmıştır. Kitabın sonunda yararlanılan kay­nakların bir listesi de verilmiştir.

İlk gençlik hakkında o zamana kadar eğitim kitaplığımızda pek eser yok idi. Bu bakımdan bu eser, Türkiye'de türünün ilk örneği sayılabilir. Bugün de Türkçede 1944'de VV.Peters'in yazdığı ve Mümtaz Turhan'ın çevirdiği "Ergenlik ve Delikanlılık Çağı” ile Prof.Dr. Aysel Ekşi'nin "Gençlerimiz ve Sorunları" dışında gözlem ve araştırmaya dayalı bir eser pek yoktur.

İ.Alaeddin Gövsa, bu eseri ile, gözlem ve incelemeye dayanan eğitim eserleri yazmanın gereğine ve önemine dikkat çekmek istemiş ve bunu bir ölçüde gerçekleştirmiştir. O, bu eserinde "gençliğin, çocukluk kadar, dikkat ve özene değer bir eğitim dönemi” olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca, Fransız liselerinin örnek alındığı okullarımızda "iş sahibi değil, ancak söz sahibi" insanlar yetiştirdiğimizden yakınmakta ve gençlerin kuramsallık yeteneğini dengeleyerek, aşırılığa kaçmayan nitelik­

8

te "iş ve meşguliyet" sahibi olmalarını vurgulamış ve Fransa'daki "Kayalar Okulu" ile Avrupa'daki "yeni okulları"ı örnek göster­miştir. (7)

Kitapta, gençlerin güzellik eğitimine (bedii terbiyeye) de gereksinimleri olduğunu belirtmekte, çok yönlü olan bu iş için), 8 yazı hazırladığından da söz etmektedir. 1925'te bu yazılarını kitap haline getirmiştir.

"İlk Gençlik" kitabının ikinci baskısı 1927 yılında yapılmıştır.

Bedii Terbiye:

"Bedii", güzel ve güzellik anlamlarına gelir.

"Bedii Terbiye" de, "Estetik Eğitim", "Güzel Eğitim" yahut "Daha Güzel Eğitim" şeklinde Türkçeye çevrilebilir. "Eğitim" ile "güzel (estetik) eğitim" arasındaki farkı, o, "iyi" ile "daha iyi" arasındaki farka benzetir. Bu terim, "zevk-i selim ve sanat aşkı" anlamlarına da gelir. "Zevk-i selim, gelişmiş, incelip yetkinleşmiş beğeni”dir. Buna göre "eğitim" sadece doğru ve iyi olan davranış örneklerini değil, bedii olan, yani güzel ve sanatkârane yapılmış davranış örneklerini içermelidir. Bu durumda, ona göre, yaşama uyum, daha etkili ve verimii olur. Bu kitaptaki yazıların altısı,1916 yılında "Türk Yurdu" dergisinde de yayımlanmış ve sonra birkaç ekleme daha yapılmıştır.

Kitapta: (1) Bediiyat ve sanatın kaynağı, sanat herkese gereklidir, (2) Bedii eğitim, hayatın her türlü görünümünü kap­samalıdır, (3) Bedii hayat, ahlâk ve güzellik, aile ve ulus yaşamında mümtaziyet ve zerafetin etkileri, (4) Sanat ile hayatın telifi, (5) Okulda sanat ve zevk, okul araç ve gereçleri, (6) Kitaplar ve zevk-i selim, (7) Bedii Eğitim ve Resim, (8) Bedii Eğitim ve Müzik, (9) Çocuk Edebiyatı: Kitapta, "zevk-i selim"

7 (Gövsa), İbrahim Alaeddin. İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri. 1921, s. 63.

a

(Selamette olan zevk), 1- Zevkin en yüksek derecesi, 2- Sezme yeteneği üzerinde çok durulmuştur.

Eğitimi bu açılardan inceleyen Türkçede ayrıntılı başka bir eser yoktur. Bu bakımdan, bu eserin, bugünkü Türkçeye uyarla­narak yayımlanması uygun olur. Kitap oldukça ağır bir Osmanlıca ile yazılmıştır. Bizim kuşaklar bile kolay kolay anlayamıyor. Sadece öğretmenler için değil, her meslek sahibi için gerekli bir eser niteliği taşımaktadır.

Çocuk Ruhu (Çocuk Psikolojisi):

İ.Alaeddin Gövsa'nın bu kitabı iki amaca yöneliktir: 1) Genel, 2) Meslekî. Genel amacı, yarınki kuşaklar üzerine bugünün merak ve dikkatini çekebilecek bir eser olmasıdır. Meslekî amacı da, öğretmenlere en yeni incelemelere dayalı toplu bir bilgi ver­mektir.

Yazar, ilköğretmen okulunda 8 yıldan berj okuttuğu derslere, programa uygun bir kitap hazırlamak üzere, bu kitabı yazmıştır.O zamanki öğretim programındaki psikoloji ile ilgili bütün konu­ları içermektedir. Yazarının deyişiyle, o zaman, Avrupa'daki Ruhiyat ve Eğitim kitapları bile "Klasik bir ruhiyat fenni olmaktan çok, kuramsal olan tanım ve bölümleri, yani edebiyatı öğretilebilirdi. Hatta, meslekî kurumların çocuk psikolojisine karşı kayıtsızlığı, AvrupalI profesör ve yazarlarca eleştirilirdi" (Mukaddemede)

Bu nedenle, yazar, eserini, çocuk psikolojisini anlamaya önem vermiştir. Bu kitap, 1926'dan itibaren Bakanlıkça 1929, 1931, 1937 yıllarında da basılmıştır. 1940 yılında adı "Çocuk Psikolojisi" olmuş ve metinde de ufak tefek değişiklikler yapılmıştır. Bundan sonra da, aynı adla birkaç kez basılmıştır.

İ.Alaeddin Gövsa, "Çocuk Psikolojisi"ni, “ruh olaylarının çocuklarda görünen çeşitleri ve değişiklikleri inceleyen bir psikoloji dalı" olarak anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. Buna

10

uygun olarak, örneğin, "Kibir ve Öğünme" konusu, önce genel olarak ele alınmış, sonra "Çocukta Kibir ve öğünme"ye geçilmiş ve daha sonra da "Eğitim Çareleri" üzerinde durulmuştur. Bu niteliği ile kitap, adı "Çocuk Psikolojisi" olsa da, bir tür "Eğitim Psikolojisidir. Bu kitap, 1926'dan 1952 yılına kadar öğretmen okullarında Psikoloji derslerinde okutulmuştur. Günlük yaşama ve pratiğe yönelik bir psikoloji kitabıdır. Bugün de bu kitaptan yararlanılabilir.

Ruhiyat ve Terbiye:

Bu kitap, "Çocuk Ruhu" adlı kitabının kısaltılmış bir şeklidir. 1927'de açılan Köy öğretmen Okullarında okutulmak üzere, ders kitabı olarak hazırlanmıştır. İstanbul Devlet Matbaasında1929 yılında basılmıştır. 123 sayfa.

İ.Alaeddin Gövsa'nın Alfabe Kitabı:

Cumhuriyet döneminde ilk okuma ve yazma öğretiminde bir devrim oldu. Harflerin seslendirilmesiyle başlayan bir öğretim­den cümlelerin yazılması ve okunması yöntemine geçildi. Bununla ilgili olarak şöyle bir gelişme oldu: 1924 yılında İstan­bul'da Millî Eğitim Müdürü Saffet Bey'in girişimi ile bir "Elifba (Alfabe) Kongresi" toplandı. Zamanın eğitimcilerinden oluşan bu kongrede "sözlük (kelime) yöntemi” uygulanması kararlaştırıldı. Bu düşünce, 1924 tarihli ilkokul Programı'na şöyle girdi:

"ilkokullarda çocuklara elifba (alfabe) öğretimi yapan öğret­menler, "savti yöntem" (ses yöntemi) ile "kelime yönteminden birini uygulamakta özgürdür. Hangi şekilde olursa olsun, heceleme (tehecci) yasaktır. Harfler ve sesler ayrı ayrı söylen- meyecektir. Kullanılan kelimeler, yaptırılacak alıştırmalarla, doğal bir şekilde öğretilecektir." (8)

8 ilk Mekteplerin Müfredat Programı. 1924.

11

Bu esas üzerine, İbrahim Alaeddin, 1925 yılında "Tedrici Kelime Usulü ile Sevimli Alfabe" adlı bir alfabe kitabı hazır­lamıştır. (Kanaat Kitabevi, 1925). 71 sayfalık bu kitabın 1932 yılına kadar birkaç baskısı yapılmıştır.

(1926 tarihli ilkokul Programında da "Tesmiye (Adlandırma) yöntemi ile birlikte savti (ses) yöntemi de yasaklanmış, "karma yöntemi" ile "kelime yönteminden birinin seçimi öğretmene bırakılmıştır.)

Tedrici Kelime Usulü ile Sevimli Alfabe'nin özellikleri şun­lardır:

1. Kitaba önce "Adam" sözcüğü ile başlanmış ve hemen altı­na bir bay ve bir bayan resimleri konmuştur. Bundan sonra "Ada" ve "dam" sözcüklerine geçilmiş ve resimleri konmuştur.

2. Bunu izleyen sayfalarda her derste, birer harf ya fazlası ya da eksiği olan sözcüklere yer verilmiştir: Dama, oda, adım, adada, baba, aba, oba, cam, baca, çam, mum... gibi. Onbirinci derste, "Çalışkan Çocuk" başlıklı 4 satırlık küçük bir metne yer verilmiştir. Bunu, "Yalancı Tilki" başlıklı başka bir metin izlemiştir.

3. Kitapta, metinlerin ilgi çekici olmasına özen gösterilmiştir. Her derste, her sayfada öğretilen sözcük ve cümlelerin, hem kitap harfleriyle, hem de el yazısı ile yazılış şekli gösterilmiştir.

4. Her derste, bir harfin çeşitli sözcük içinde kullanılışına önem verilmiştir:

(a) harfi ile ilgili olarak: ada, dam, adam;

(b) harfi ile ilgili olarak: baba, aba, oba;

(c) harfi ile ilgili olarak: cam, baca, bacı, acı;

(d) harfi ile ilgili olarak: aç, uç, uçma.

1 2

Bu örnekler de gösteriyor ki, yazar, eski "harf” endişesinden kendini tamamen kurtaramamıştır. Doğal olması gereken öğre­tim, bu suretle, yapaylığa kaçmaktadır.

5. .Zaman zaman "metinler" oluşturulmuştur. Bu iyidir. "Mektep" başlıklı dokuzuncu derste: "Dedem mektebin kapısın­dan baktı. Çocukların seslerini dinledi. Keşke, ben de şimdi bir çocuk olsam, dedi." gibi.

Hemen anlaşılmış olmalı ki, daha sonraki yıllarda "Cümle Yöntemi" uygulamasına, bu yöntem (Kelime Yöntemi) bir başlangıç oluşturmuştur.

1929-1930 öğretim yılında İstanbul Letafet Matbaasında basılan "Yavrumun Alfabesi" adlı başka bir alfabe kitabı da İbrahim Alaeddin Gövsa'nın gözetiminde bir grup öğretmen tarafından yazılmıştır. Burada da yine "harf" endişesi görülmek­le birlikte, yine "tedrici" bir yöntemle, sözcük, sözcükten cümle yöntemine geçilmektedir, önce (a) ve (n) harfleri esas alınarak:

a, a, na, ana;

(e) harfi ile ilgili olarak:

oda, on, daha, don vb. öğretiliyor.

Bl kitapta ancak 5-10 ders sonra cümleye geçilmekte, fakat sonra tykrar sözcüğe dönülmektedir:

El, mala, elma, kel, olma, kulak, çolak, lakırdı, kanal, dalak, alım, adem, elma, almadı gibi. (Sayfa 15)

Bunlar, doğal öğrenme anlayışı ile bağdaşmamaktadır.

İbrahim Alaeddin Gövsa'nın Eğitimle ilgili Yazıları:

İ.Alaeddin Gövsa, birçok dergi ve gazetede yazılar yazmıştır. Bu yazıların bir kısmı eğitim ve edebiyata ilişkindir. Eğitimle ilgili

13

olarak yazılanlar, anılar ile kitap tanıtma ve inceleme yazılarıdır. Bunlardan bazıları şunlardır: Nabi’ye Göre Terbiye (Tedrisat, Mart 1925, Sayı: 65, s.141-151), Sümbülzade Vehbi’ye Göre Terbiye ve Tahsil (Tedrisat, 1925, Sayı: 66, s.209-218), Terbiye Nokta-i Nazarından Gülistan (Tedrisat, Şubat 1925, Sayı: 64, s.67-81)

Mahmut Kemal inal'ın "Son Asır Türk Şairleri" adlı kitabında İ.Alaeddin'in eserleri sayılırken "Terbiye Tarihi" adlı bir eserin basılmakta olduğu bildirilmiştir. Fakat, böyle bir eser yayımlan­mamıştır. Bu eserin, yukarıdaki araştırmaları da içerdiğini sanı­yorum. Böyle bir eser varsa, bu yayımlanmalıdır.

İ.Alaeddin Gövsa, 1922 yılında Atatürk'ün Bursa ziyareti dolayısıyla "Küçük Terbiyeciler Büyük Terbiyecinin Huzurunda" başlıklı bir yazı yazmıştır. Bu yazı, önce Muallimler Birliği, sonra da Tedrisat adlı mecmuada yayımlanmıştır. (Tedrisat, 1925, Sayı: 68, s. 341-344). Bu yazısı çok meşhurdur.

Eğitim ile ilgili olarak, İ.Alaeddin'in Amicis Edmondo adlı bir İtalyan yazardan çevirdiği "Çocuk Kalbi" adlı bir çocuk kitabı da vardır. İlk kez 1926'da Suhulet Kitabevi tarafından basıklı bu kitap, daha sonraları birçok kez basılmıştır. Çocuk kitapları arasında epeyce ün yapmıştır.

İ.Alaeddin Gövsa'ınn "Türk Öğretmeninin 24 Düsturu" adlı yazısı da Millî Eğitim Bakanlığınca yayımlanan "Armağan 1956- 1957" adlı eserde yayımlanmıştır. (1957, s.40-42) Ona göre, bu ilkelerin bazıları özetle şunlardır:

(1) Öğrenci karşısında daima samimi olunuz. (2) İlk günlerde öğrencilerinizi tanımaya çalışınız. (3) Kıyafetiniz düzgün ve muntazam olsun. (4) Konuşmanız dikkatli ve bilinçli olmalı. (5) Konuşma gibi yazınızı da güzelleştirmek zorundasınız. (6) Yalnız yazınız değil, yazılarınızdaki anlatım da düzgün ve kuvvetli olmalıdır. Bu, otoritenizin kuvvet kazanmasına hizmet

14

eder. (7) Telkin ödeviniz ders vermekten önemlidir. Çünkü, karakter bilgiden üstündür. Bunu asla unutmayınız. (8) Sınıfta, çocuklar arasında daima neşeli olmaya çalışınız. (9) ölçülü ve dengeli olmak, başarınızın temellerindendir. Neşenizde de, iltifatlarınızda da, davranışlarınızda da ölçü. Ne pelte gibi yumuşak, ne odun gibi sert. (10) Çocukların haysiyetlerine riayet ediniz, saygınız artsın. Çocuklar derslere katılmalıdır. (11) Dersleri, asla lakay- dıya bozmayınız. (11) Her bilgiyi, sırası gelmeden söyle­meyiniz. (s. 40-42)

İ.Alaeddin Gövsa'nın Diğer Hizmetleri:

İ.Alaeddin, 1911'den itibaren "Çocuk Şiirleri”de yaz­mıştır. Bu nedenle o, Tevfik Fikret ve Ali Ulvi Elöve ile bir­likte, "çocuk şiirleri" ve "çocuk edebiyatı" alanında Türk yazarlarının ilklerinden sayılır. O, bununla, "doğrudan doğruya manzum ahlâk dersi vermiş olmaktan çekinerek, öğüt ve ahlâki dersleri öykülerin vereceği duygu ve düşüncelerden çıkarılmak üzere, çocukların zihnine bırak­mıştır. Böylece, "eğitim" ile "edebiyat" arasındaki ilişkinin somut örneğini vermiştir.

I. Alaeddin, "Fransızcadan çevirdiği ve alıntıladığı bazı manzumeciklere de ulusal bir şekil vermeye" çalışmıştır. (9) Bunlar, ayrı birer bildiri konusudur.

Bunlardan başka, İ. Alaeddin'in Meşhur Adamlar Ansiklopedisi (1933-1936), Resimli Yeni Lügat ve Ansiklopedi (1947), Talebe Lügati (1932), Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1945) ve birçok yerli ve yabancı edebi­yatçılarla ilgili eserleri vardır. Bunlar da ayrı birer bildiri konusudur.

9 (Gövsa), İbrahim Alaeddin. Çocuk Şiirleri. 1913, s.7.

15

İ.Alaeddin Gövsa'nın Türk Eğitim Bilimleri Tarihi'ne olan katkıları tarih sırasına göre şunlar olmuştur:

1- 1911 'de başlayan "çocuk şiirleri" ile, "eğitim" ve “edebiyat’’ arasındaki sıkı ilişkiye ilk dikkati çekenlerden biri olmuş ve kendi şiirleriyle bunun örneklerini vermiştir. O, böyle, dolaylı bir yön­tem ile, daha iyi bir eğitim verilebileceğine inanmıştır.

2- 1915'de A. Binet ve Dr.Simon'dan çevirdiği "Çocuklarda Zekânın Mikyası Usulleri" ile "zekâ" gibi soyut bir yeteneğin somut bir biçimde nasıl belirlenebileceğinin Türkiye'de ilk örnek­lerini vermiştir. Denilebilir ki, Türk eğitimcileri, "zekâ"yı, onun aracılığıyla tanımıştır.

3- Psikolojik araştırmalardan eğitimsel sonuçlar çıkarmak gerektiği ile ilgili olarak 1921'de yayımladığı "İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri" adlı kitabı da bir örnek olmuş ve Türkiye'de bu yönüyle "bilimsel pedagoji" anlayışına katkıda bulunmuştur. Ondan önce, daha çok, kanaatlara ve mantığa dayalı olan pedagoji anlayışı, inceleme ve araştır­malara dayanmış, yahut öyle olması gerektiği ile ilgili bir anlayış yaratılmıştır.

4- Yine bunun bir sonucu olarak, 1926 yılında yayımlanan "Çocuk Ruhu” adlı kitabı ile, ilköğretmen Okullarında okutulan "Psikoloji" dersi, kavramların tanıtılmasından sonra, bunlarla ilgili sorunların pratik çözümleri gösterilerek, eğitime, işlevsel bir pedagoji anlayışı getirmiştir. O zaman, böyle bir anlayışın, Avrupa okullarında bile olmadığı anlaşılıyor.

5- 1925 yılında yayımlanan "Bedii Terbiye" adlı kitabı ile de "Eğitim" ile "Yetkin" (Mükemmel), “Güzel Olma" arasında bir iliş­ki kurmaya çalışmıştır. Ona göre eğitim yoluyla kazandırılacak "davranış", sadece kuru bir davranış değil, "iyi", "güzel", "mükemmel", "hoş", "zevk-i selime uygun" bir davranış olmalıdır.

Sonuç:

16

Kısaca, İbrahim Alaeddin, eğitimde sadece "yeterli bir davranışın değil, daha iyi, daha güzel bir davranışın peşinde" olmuştur. Bu anlayış, insanları, daha ciddi bir çalışmaya yönelt­mektedir. O, eğitimde "zevk-i selim" sahibi insanlar yetişti­rilmesini amaçlamaktadır. Bu bakımdan, "Bedii Terbiye" adlı eserinin günümüz Türkçesine kazandırılması sağlanmalıdır.

6- llkokuma ve yazma öğretiminde "Tedrici Kelime Yöntemi"ni benimsemiştir. Bu, cümle yöntemi için "giriş" niteliğinde bir yöntemdir; cümle yönteminin birçok özelliklerini üzerinde taşımaktadır. Bu yönüyle cümle yönteminin oluşması­na, az da olsa, katkıda bulunduğu söylenebilir.

7- Yabancı dillerden çevirdiği "Çocuk Kalbi", "Hayata Atılırken Her Genç Neler Bilmeli" gibi eserlerle eğitim pratiğine yönelik eserleri ile de "çocuk eğitimi" ve "halk eğitimi" alanlarına katkılarda bulunmuştur.

İbrahim Alaeddin Gövsa, babası ve büyük babasından aldığı inceleme, araştırma, okuma istidat ve yeteneklerini, yine onların bulunduğu aile çevresi ile okul çevrelerinde geliştirerek, ilk genç­lik çağından itibaren, kendini gösteren yazma tutkusu ile kamuya yararlı olmuş bir eğitimcidir. Eserlerinin günümüz Türkçesiyle yeniden yayımlanması, onun Türk halkı üzerindeki etkisini daha çok artıracaktır.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN- Biz de sayın hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Ünlü eğitimcimiz Gövsa'yı gördüğü öğrenim, okuma alışkanlığı, başlıca hizmetleri, kişiliği, eserleri ve Türk eğitim bilimine katkılarıyla bize tanıttı. Son derece de yararlı oldu. Teşekkürler ediyoruz.

Efendim ikinci bildiriye geçiyoruz. Biraz önce ünlü eğitim­cimiz Gövsa'nın çok yönlü bir kişi olduğunu; eğitimin, eğitimci-

17

liginin yanı sıra sanatçı, şair yönünün de bulunduğunu belirt­miştik. Şimdi konumuz şair olarak İbrahim Alaeddin Gövsa, konuşmacım da Prof.Dr. Sayın Olcay önertay. Buyrun efendim.

Olcay ÖNERTOY- Teşekkür ederim. Sayın konuklar bugün, sayın konuşmacımızın belirttiği gibi, çok yönlü bir yazarımızı anıyoruz. Çok yönlü olmak büyük bir birikim isteyen bir şeydir, belli bir kültür düzeyine gelmenin sonucudur. İşte, İbrahim Alaeddin Gövsa bu yazarlarımızdan biri. Ben kendisini ansiklo­pediyle tanıdım. İlk adını duyuşum, onu tanıyışım ansiklope­disiyle oldu. Daha sonra şairliğiyle ilgilendim.

İbrahim Alaeddin Gövsa'ya yazın tarihimizde Beş Hececiler­den hemen önce yer verilmekle birlikte, onu tam olarak yerine oturtabilmek için 1889-1949 yılları arasındaki yaşam sürecinde yazınımızda şiirin geçirdiği evrelere bir göz atalım.

Servet-i Fünun topluluğunun dağılmasından sonra Fecr-i Ati topluluğu kuruluncaya değin şiirimizde pek gelişme görülmeyen yıllar, Fecr-i Ati yazınında Ahmet Haşim'in şiirimizde simgeciliğin genişlemesi, izlenimciliğin başlangıcı olan şiirleri ve şiirde Türkçeye, hece ölçüsüne dönen Beş Hececiler, onları izleyerek, Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniler.

Şiirde bütün bu hareketli yılları yaşayan Gövsa'nın, şiir dünyasına girişi, çocuk yaşlarda okuduğu divanlarla başlar. Farsça öğrenerek Iran şairlerinden Hayyam, Sadi, Hafız gibi şairleri okumuş, Hayyam'dan çeviriler yapmıştır. Giderek Doğu şairlerine Fransız şairleri eklenir. Musset, Lamartine, Prudhome ilk tanıdığı Fransız şairleridir. Fransız şairler halkası Victor Hugo, Leon Mani, Eugene Serip, Xavie De Metre gibi şairlerin eklenmesiyle genişler. Bu şairlerden de çeviriler yapar. Yaptığı çevirilerle kendi şiirlerinden bir bölüğünü 1913 yılında Güftü Gu adlı kitapta bir araya toplamıştır. 1913 yılına değin yazdığı şiir­lerde dikkati çeken, söyleyiş bakımından yer yer Tanzimat ve Servet-i Fünun şairlerinin etkisinde kalışıdır, örneğin, Namık

10

Kemal için yazdığı Kemal Bey başlıklı, dörtlüklerle yazdığı şiirde Namık Kemal'in söyleyiş biçimiyle karşılaşıyoruz.

Kemal ey muhteşem sima-yı hilhat, heykel-i tarih!

Asırlardan doğan şahsiyyet-i müstekmel-i tarih!

Büyük cephende bir millet okur bir inkılab-ı hayr

Büyük namınla çarpar sine-i müstakbel-i tarih!

"Gölgem" başlıklı şiirinde de Servet-i Fünun şairlerinin söy­leyişini buluyoruz.

Yine her yer garik-i hab-ı sükun,

Uyumuş ihtiras-ı gûnâgûn.

Belki dalmış müekkelat-ı şuun;

Yalnız ben sabahı bekliyorum.

Üniversiteye başladığı yıllarda Tevfik Fikret onu etkilemiştir. Özellikle Rubab-ı Şikeste onu şiirde yenilik yapmaya yönelten en önemli etken olmuştur. Fecr-i Ati topluluğu kurulurken ilk üye olanlardan biri de Gövsa'dır. Ancak bu üyelik fazla sürmez. Çünkü, onların yazınla ilgili görüşlerini benimsememiştir. Hece denemeleri yapmaya başlayan şair, Fecr-i Aticilerle niçin anlaşamadığını şu sözlerle dile getiriyor:

"O zaman Orhan Seyfi, Enis Behiç ve emsali ile hece vezninde tecrübeler yapmaya başlamıştık. Ben çocuk şiirlerini bu esnalarda yazdım. Fecr-i Ati ile kaynaşmayışım, biraz da sanatın az çok bir amaca hizmet etmesi gerektiği kanımdan ileri geliyordu. Çünkü arkadaşlar, sanat sanat için diye tuttur­muşlardı. Hele serbest nazmı hiç beğenmiyordum. Ahmet Haşim'in şairliğini sevmekle beraber, nazım dilini, hele serbest nazmını beğenmiyordum."

19

Gövsa serbest şiire karşı çıkışını sürdüren bir şairdir. Ahmet Haşim'den sonra Nazım Hikmet’i de aynı nedenle eleştirdiğini görüyoruz. Kendi söyleyişiyle "serbest nazım da, kübizm, dadaizm akımları kadar geçicidir." Kalıcı şiirlerse klasik biçimde yazılanlardır.

Bu düşüncelerini şiirlerinde uygulayan şair, genellikle nazım biçimi olarak ikilik ve dörtlükleri kullanmıştır, ölçü olarak da ilk şiirlerinde Beş Hececiler gibi, aruz ölçüsünü kullanmış, daha sonra hece ölçüsüne geçmiştir. Ancak hece ölçüsünde kalışı sürekli olmayan Gövsa'nın yeniden aruz ölçüsüne döndüğü görülüyor.

Fecr-i Ati topluluğu kurulduğu zaman denemelerini yapmaya başladığını söylediği hece ile şiir yazma önce çocuk şiirlerinde kendisini gösterir. Çocuk yazınıyla ilgili olarak günümüze yakın bir zamana değin yapılan tartışmalarda, şairin, çocuk yazınına önem verilmesi gerektiği görüşüyle yer aldığını görüyoruz.

"Çocukluk; hepimizin, içinden bilinçsiz geçtiğimiz o kendine özgü dünya, bireysel yaşamın o tarih öncesi aşaması, öyle bir dönemdir ki, her türlü aşamasıyla ilgili gereksinimleri ve o arada yazını bulmak gerekiyor."

Gövsa'nın çocuk eğitimine önem veren bir eğitimci oluşu şiir­lerine de yansıyor, işlediği temalara baktığımızda bir bölüğünün ulusal duyguları aşılamak amacıyla yazıldığı dikkati çekiyor. Çocuk Şiirleri adlı kitabın ilk baskısının 1922 yılında yapıldığı gözönüne alınırsa, Fecr-i Ati'nin kurulmaya başladığı sırada yazmaya başladığını söylediği çocuk şiirlerinin Kurtuluş Savaşı'nın yaşandığı yıllara değin uzandığı görülüyor. Kitabın başında yer alan Vatan, Türk Bayrağı ve Kurtuluş Kavgası başlıklı şiirlerin, çocuklara, vatan ve bayrak sevgisini aşılamak, Kurtuluş Savaşı'nın bizim için ne denli önemli olduğunu duyur­mak amacıyla yazıldığı görülüyor. Bayrak şiirinde,

20

"Seni ister şu toprağın her yanı,

Sensiz tütmez milletimin ocağı"

Dizeleriyle bayrağın bir toplum için ne denli önemli olduğunu dile getirirken Vatan şiirinde, vatandan ayrı kalmanın vereceği üzüntüyü, vatan toprağının doğa güzelliklerini yansıtıp,

"Hepimizin annesidir bu vatan

Annen gibi onu sev de hizmet et."

Söyleyişinde Tanzimatta başlayan "vatan"ın "anne" yerine konuluşunun yinelendiğini görüyoruz. Kurtuluş Kavgası da vatan topraklarının düşman eline geçişinden savaşın kazanıl­masına değin Kurtuluş Savaşı'nı anlatıyor.

Kitabın başında yer alan bu üç şiiri izleyerek, çocuklara değişik duygular ve erdemler aşılamak amacını güden şiirlerin bir araya toplandığını görüyoruz. Vatan sevgisinin yanında, Tanrı sevgisi, anne sevgisi ve kitap sevgisi yer alıyor. Özgür yaşamanın güzelliği, verilen söze bağlı kalmak, çalışarak para kazanmak gerektiği, yoksullara yardım etmenin erdem olduğu, oynamak için önce çalışmak gerektiği gibi, çocukların eğitimine yönelik temaların yanında doğayı sevdirmek için, rüzgarıyla, kelebeğiyle, mevsimiyle doğayı betimleyen şiirler bir araya toplanmış. Gövsa bu şiirlerinde kuru kuruya öğüt vermekten kaçınıp "... yalnız öğüt vermekten ibaret olup, kalp ve duygulara seslenmeyen manzumelerin ne dereceye kadar doyurucu ola­bileceği, üzerinde düşünülmeye değer bir konudur." görüşüne uygun olarak, söyleyişiyle çocukları etkilemeyi yeğlemiştir.

Çocuk şiirlerinden sonra, şiirlerinin bir araya toplandığı kitabı Çanakkale Izleri'ndeki şiirler, şairin Çanakkale Savaşı'ndan duy­duğu heyecanı yansıtır. Aynı zamanda savaşı gelecek kuşak­lara aktarmak amacıyla yazılmışlardır. Bu şiirlerin yazılış öyküsünü kendisinden dinleyelim.

21

"1915 yılı Haziran'ı içinde bir gün İstanbul'da ihtiyar, genç yirmi otuz şair ve sanatçı (Genel karargah haber alma şubesi) müdürlüğünden birer yazı aldılar. Bu yazıyla başkumandan, edebiyatçıların ve güzel sanatlarla uğraşanların Çanakkale savaş alanlarını gezerek duygulanmalarını halka ve gelecek kuşaklara aktarmalarını öneriyordu."

On gün süren bu gezinti şairi çok etkiler ve Tanin gaze­tesinde parça parça yayımlanan Çanakkale şiirleri böyle doğar. Yine kendi deyişiyle "sanattan nasibi az samimiyetten sesi çok" olan bu şiirleri kitap halinde toplamasına neden olan da Atatürk'tür. "Büyük kumandanın bu alâka ve iltifatı bana o manzumeleri sevdirdiği için hepsini bir küçük kitap halinde topladım ve Anafartalar'ın sonsuza kadar yaşayacak kahrama­nına sunarak yayımladım."

Bu şiirlerin ilk bakışta dikkati çeken yanları, çoğuna verilen dip notlarla yazılış nedenlerinin belirtilmesi oluyor. Şiirlerde savaşın korkunçluğu, yaralıların durumu, siperdeki askerlerin çektiği özlem, kendisinin söylediği gibi, içten söyleyişlerle dile getirilmiş, örneğin: Bir yaralının gözlerindeki ifade,

"Çok söylemez, fakat saf gözleri Ruhundaki derinliği anlatır Orda harbi, intikamı zaferi,Orda köyü, evi, aşkı hep vardır"

Dizeleriyle yansıtılırken, Türk Askerleri başlıklı şiirin,

"İçinde kasırga dönen orman gibi,Kımıldar, yürür bir coşkun umman gibi,Geçiyor tarihe akan tufan gibi,Başında bayrağı köpürmüş kan gibi."

Dizelerinde Türk askerinin gücü duyuruluyor.

2 2

Özellikle bu kitapta toplanan şiirlerde onun, katıldığı Birinci Dil Kurultayı öncesinde Türkçeyi savunduğu "Türkçe gayet sü­ratle değişiyor. Şahıslar ve heyetler tarafından müdahele edilmese bile bu değişiklik devam edecektir ve bu değişme mütemadiyen sadeliğe ve açık Türkçeye doğru gidiyor. Bunu görmemek mümkün değildir. Hatta eski tarzda yazı yazmaya alışmış olanlar bile inada değil akl-ı selime tabi olurlarsa, mutla­ka dilimizin halis Türkçeye doğru gitmesinden memnundurlar ve buna taraftardırlar." sözlerine uygun bir Türkçe kullanma çabası da görüyoruz.

Gövsa'ya şiir yazdırmakta bir esin kaynağı da yaşam ve ölümdür.

Acılar adlı, başta Atatürk'ün ölümü üzerine yazdığı Tavaf (bu şiir onu aruz ölçüsüne döndürmüştür) şiiriyle, Onu Nasıl Tanıdım ve Ona Dair başlıklı yine Atatürk'le ilgili iki yazısının da yer aldığı kitapta, şairlerle ilgili değerlendirme yazılarının aralarına ser­piştirdiği şiirlerinde bu iki temayı işlediğini görüyoruz. Kördüğüm şiirinin "Elli yıldır şu ömür kervanının yolcusuyum," dizesinde yaşam bir kervana benzetilmiş. Oğluma şiirindeyse yaşam, iler­lemek için eziyet çekilen bir çöldür. Çölde yürümeye, nasıl uzak­tan görülen seraba ulaşmak için katlamlırsa, yaşamın sıkıntıları­na katlanabilmek için de insanın kendisini oyalaması, neşelen­mesi gerektiğini, şu dizelerle öğütlüyor:

"Bu serap olmasa işkencesi dinmez bu çölün

Sen de ver kendini bir neşeye, aldan, oyalan!"

ölüm ise bir gizdir. Yine Atatürk için yazdığı Onu Düşünürken başlıklı şiirde, bu düşünce şu iki dizede dile getiriliyor.

"ölümün sırrını dünyaca düşündük, durduk.

Ne gelenlerde haber var, ne gidenlerde bir iz."

23

ölüm bir giz olmakla birlikte, şair, insanların dünyaya birkaç kez geleceği inancını taşıyor.

"Zerreden arza kadar herşeye hakimse devir

Bir ölen bir daha doğmaz demenin yok sebebi,

Kimbilir kaç kere geldik de habersiz gideriz.

Doğarız menbaa Lir defa dönen damla gibi."

Şiirleri üzerine yaptığımız bu değerlendirmelerden sonra bir genellemeye gidersek, Gövsa için şunları söyleyebiliriz. İlk şiir­lerinde, okuduğu şairlerin etkisinde kalmakla birlikte, kendi çizgisini bulup, daha çok geniş kitlelere seslenmeyi amaçlayan, içten söyleyişini bütün şiirlerinde yansıtan bir şair olarak görü­yoruz onu. Yukarıda saydığımız, yaşam sürecinde, şiirimizin geçirdiği evrelerin hiç birine katılmayışında kendi şair kimliğini bulmasının etkisi büyüktür. Kısaca Gövsa kendi şiirini yazmış şairlerimizden biridir diyebiliriz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Biz de hocamıza teşekkür ediyoruz. Gövsa'nın şiir dünyasına girişi, Fars şiiri ve Fransız şiiriyle ilgisi, etkilendiği başlıca şiir dönemleri ve şairler, Fecr-i Ati serüveni, çocuk şiir­leri, şiirle eğitim çabaları, içten söyleyişe verdiği önem gibi temel noktalar üzerinde durdu hocamız. Benden daha genç olan hocamıza teşekkür ediyoruz ve üçüncü bildiriye geçiyoruz sayın konuklar. Konumuz, çok yönlü eğitimcimiz Gövsa'nın ansiklope­di ve sözlük yazarı olarak incelenip değerlendirilmesi, konuş­macımız Doç.Dr. Rıfat Miser. Buyrun efendim.

Rıfat MİSER- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli katılımcılar, ben İbrahim Alaeddin Gövsa'nın ansiklopedileri ve sözlükleri üzerinde ve bunların eğit­sel değeri üzerinde konuşacağım.

2 4

Giriş

İbrahim Alaeddin Gövsa'nın 29'u telif, 6'sı çeviri 35 adet yayımlanmış kitabı bulunmaktadır.1 Bu kitapların bir kısmı ede­biyat yapıtlarıdır. Çocuk Şiirleri, Naziften Hâmide Ahiretten Mektuplar, Acılar vb. bu nitelikteki yapıtlarıdır. Ruhiyat ve Terbiye, Çocuk Ruhu gibi bazıları eğitimbilimsel yayınlardır. Fakat yazarın kitaplarının önemli bir kısmını biyografiler oluştur­maktadır. Ömer Hayyam, Nabi, Nedim, Süleyman Nazif vb. onun biyografik eserleridir. Bunların dışında ise ansiklopedileri ve sözlükleri bulunmaktadır. İbrahim Alaeddin Gövsa'nın ürünü olan üç ansiklopedi ile iki sözlük, ayrıca bir ansiklopedik sözlük vardır.

Ansiklopedileri

Onun ilk ansiklopedik eseri, Meşhurlar Ansiklopedisidir. Daha sonra bu eserde yer alan ve almayan Türk meşhurlarını ayrı bir ansiklopedide, Türk Meşhurları Ansiklopedisinde toplamıştır. Ayrıca 1933 yılında yayımlanan "Kaşifler ve Mucitler Ansiklopedisi" bulunmaktadır.

Onun bu ansiklopedik yapıtları, biyografik bilgiler veren ansiklopedilerdir. Diğer biyografik yayınlarının çokluğu da dikkate alınırsa İbrahim Alaeddin Gövsa'nın biyografi yazmaya özel önem veren bir yazar olduğu söylenebilir. Onun "Türk Meşhurları Ansiklopedisindeki şu sözleri de biyografiye verdiği önemi göstermektedir:" ...biyografya tarihin yarısı, hatta yarıdan fazlasıdır... meşhur insanların tanınması kültürün beslenmesine sebep olmaktadır."2

1 Gürel, Zeki (1995). İbrahim Alaeddin Gövsa. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara.

2 Gövsa, İbrahim Alaeddin, "Önsöz", Türk Meşhurları Ansiklopedisi. Yedigün Neşriyatı.

2 5

Meşhurlar Ansiklopedisi, Türk alfabesi ile yayımlanan ilk ansiklopedilerden biridir. Cumhuriyetten sonraki ilk genel ansik­lopedi, Cumhuriyet Gazetesi tarafından 1932-36 yılları arasında yayımlanan '.0 Ciltlik "Hayat Ansiklopedisidir. Bu ansiklopedi bir kurul tarafından hazırlanmıştır. Gövsa’nın dört cilt olarak hazıladığı "Meşhur Adamlar Ansiklopedisi" ise 1933-1938 yılları arasında Yenigün Müessesi tarafından yayımlanmıştır.3

Gövsa’nın sözlük ve ansiklopedi çalışmalarını birleştiren bir yapıtı da "Resimli Yeni Lügat ve Ansiklopedi: "Ansiklopedik Sözlük"tür. Bu yapıt, Türkçede kullanılan yeni eski bütün sözcükleri ve fransızca karşılıklarını; eskileri ve fransızcalarıyla birlikte yeni terimleri, Türkiye ve dünya tarihine, mitolojisine, biblografyasına ve coğrafyasına ait bütün adlar hakkında açık­lamaları, tarihi kelimeleri, dünya abidelerini, dilimizin ve dünya edebiyatının başlıca şaheserlerini kapsamaktadır. Bu ansiklope­dinin ilginç iki özelliği de şudur: Ansiklopedide her harf dizininin sonunda, o harfle başlayan özdeyiş haline gelmiş sözler ve mıs­ralar yer almaktadır. Ayrıca Ansiklopedide her sözcüğün Osmanlıca yazılışı da yer almaktadır. Bu yapıt, "lakerda" mad­desine kadar Gövsa tarafından yazılmış, vefatı üzerine geri kalan kısım bir kurul tarafından tamamlanmıştır.4

Gövsa’nın ansiklopedik çalışmalarından biri de "İnönü Ansiklopedisidir. Gövsa, daha sonra adı "Türk Ansiklopedisi" olan bu yapıtın hazırlayıcılarından birisidir. Gövsa bu ansiklope­dinin 3. fasikülüne kadar katkı sağlamış, daha sonra kuruldan ayrılmıştır.5 Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in İnönü Ansiklopedisi Hakkında Ulus Gazetesine 14 Ocak 1941 yılında verdiği demeçteki şu sözleri, Gövsa’nın ansiklopedi çalışmalarındaki başarısı hakkında bilgi vermektedir:

3 Mevdan Larousse. "Ansiklopedi" maddesi, Meydan Yayınevi, İstanbul.

4 Ansiklopedinin 4. Cilt 1. Fasikülünde yer alan açıklama.5 Gürel, Zeki (1995), a.g.y. s.4

Geniş bir mesaiye muhtaç olan bu teşebbüsü iyi idare etmek için Meşhur Adamlar Ansiklopedisinde muvaffak olmuş bulunan mualim ve muharrir, mebus arkadaşım İbrahim Alâeddin Gövsa'nın da bilgi ve tecrübelerinden istifadeyi düşünerek heyetin umumi kâtipliğini kendisine teklif ettim. Emek ve him­metlerini, lütfedip, bu işten esirgemediler.6

Sözlükleri

İbrahim Alaeddin Gövsa'nın hazırladığı sözlükler ise Yeni Türk Lûgatî ve Talebe Lûgatî’dir. Yeni Türk Lügati, Gövsa'nın başkanlığında üç kişilik bir kurul (Ali Sedat, S.Tevfik ve Sadi Bey) tarafından hazırlanmıştır. 1930 yılında yayımlanan bu sözlük, yayıncısının ifadesine göre, "yeni harflerimizin ilk lügat kitabıdır."7 Talebe Lûgatî ise anılan sözlükten daha sonra, okullar için hazırlanmıştır. Bu sözlük, Milli Kütüphane kayıtların­da "kayıp" olarak gözüktüğü için incelenememiştir. Bu sözlük daha sonra düzeltilmiş ve genişletilmiş olarak "Yeni Talebe Lûgatî" adıyla yayımlanmıştır.

Ansiklopedi ve Sözlüklerin Eğitsel Niteliği

Gövsa'nın ansiklopedi hazırlama konusundaki çabalarının değerini görmek; gazetelerin promosyon atakları neticesinde pekçok evin raflarında birkaç ansiklopedinin yer aldığı günümüz Türkiye'sinde zor olabilir. Fakat geçmiş dönemlerde ansiklope­dilere günümüzde olduğundan daha büyük ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır, örneğin 1886 yılında "Hizmet" adlı bir gazetede, 'bizim bilimsel bir sözlüğümüz, ulusal bir ansiklope­dimiz yok; bu noksanları tamamlamadan batılılara yetişmek bir hülyadan ibaret kalır' denildiği görülüyor.8

6 Yücel, Hasan Ali, (1993). Milli Eğitimle ilaili Sövlev ve Demeçler. Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, s.75.

7 Yeni Türk Lûaati. Kanaat Kütüphanesi, 1930.8 Huyu güzei, Faruk (1986). "Halit Ziya'nm Hizmette Bir Sözlük

Hazırlama Girişimi", Türk Dili Dergisi, sayı: 411. s.235.

2 7

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'in şu sözleri de ansiklopedi işine o zaman verilen değer ve duyulan ihtiyaç konusunda açıklayıcıdır: "Milletlerin ansiklopedileri kültür seviyelerinin birer timsali sayılırlar. Yirminci asırda bir millet için bir ansiklopediden ve muhtelif ilim şubeleri için hazırlanmış ihti­sas lügatlerinden mahrumiyet, lehe yorulabilir bir yoksulluk sayılmaz" diyen Yücel, bu eksikliğin bir an önce giderilmesi ve 'bir bilgi hâzinesi olan bir ansiklopediye sahip olmak yolunda' adımlar atılmasını istemektedir.9

Ansiklopedilere verilen bu değer ve duyulan bu ihtiyaç boşu­na değildir. Çünkü ansiklopediler önemli birer eğitim aracıdırlar. Bilindiği üzere öğrenme, bireyin yaşamı boyunca çeşitli yollarla gerçekleşir, öğrenmenin rastlantıya bırakılmadığı, planlı ve kasıtlı olarak gerçekleştirildiği süreçlere ise eğitim denilmektedir. Eğitim sürecinin temel öğelerinden birisi bilgidir; eğitim sürecine katılanlara, insanlığın bilgi birikimi aktarılmaya çalışılır. Bilgi, eğitimin hedefi olan davranışın gerçekleşmesinin yeterli koşulu değildir; fakat zorunlu koşuludur. Bilgi olmadan davranış ortaya çıkmaz.

"Varılan bilgi aşamasını bir yerde toplamak ansiklopedilerin en belirgin işlevidir."10 "Bütün bilgilerin özünü, aralarında birlikler gözeten bir metodla, bir yere toplamak için meydana getirilmiş büyük çaptaki eserler"11 olan ansiklopediler, herhangi bir konuda "doğru ve sağlıklı bilgi edinmek isteyen herkesin genel başvuru kaynağı"12 olarak kullanılırlar. Bu yüzden de ansiklopediler önemli birer eğitim aracıdırlar.

9 Hasan Ali Yücel, (1993). "Birinci Neşriyat Kongresini Açarken Yaptığı Konuşma", a.g.y. s.4

10 Binyazar, Adnan, (1970). "Dünyada ve Türkiye'de Ansiklopediler", Milliyet Sanat Dergisi. Sayı: 329. s.6.

11 İnönü Ansiklopedisi (1946). "Önsöz", Cilt I, Milli Eğitim Bakanlığı Yayını, s.l.

12 Pars Tuğlacı ile yapılan söyleşi" Milliyet Sanat Dergisi. Sayı: 329, 1979. s.3

2 8

İnsanlığın bilgi birikiminin genç kuşaklarca ve ihtiyaç duyan yetişkinlerce öğrenilmesinin çeşitli yolları vardır. Bu bir sınıf ortamında olabileceği gibi, kütüphanede veya evde bir kitaba, ansiklopediye başvurmak yoluyla da olabilir. İhtiyaç duyulan bir bilgiyi ansiklopedi yoluyla öğrenmek rastlantısal bir süreç değildir; çünkü ansiklopediyi hazırlayanlar okuyucuyu bil­gilendirme kastında oldukları gibi okuyucuyu da ansiklopediden bilgilenmek için yararlanmak istemektedir. Dolayısıyla, genelde kitaplar, özelde ise ansiklopediler yoluyla bilginin kazanılması eğitsel bir süreç olarak nitelenebilir ki, bu sürece yetişkin eğitimi bağlamında "öz yönetimli öğrenme veya bağımsız öğrenme" denilmektedir.

Yukarıda vurgulandığı üzere, öğrenmenin veya bilgilenmenin çeşitli yolları vardır. "Ancak bilgiler sonuçta bir dille açıklanır ve yorumlanır. Bu bilgilere bir dil aracılığıyla ulaşılır ve bu bilgiler ancak anadili yardımıyla belli bir toplumun bireylerine aktarılır.”13 "Geçmişin ekinsel ve düşünsel kalıtları, gelecek kuşaklara ancak dil aracılığıyla aktarılabilir."14 Dolayısıyla, ansiklopedi gibi bilgi kaynaklarından yararlanmak, insanların anadillerini yeterli düzeyde bilmelerine bağlıdır.

Sözlükler, insanların anadillerini yeterli düzeyde öğrenmeleri­ni sağlayan en önemli kaynaklardan biridir. Sözlükler, bir dilin varsıllığının göstergesi olan sözcüklerin unutulmamasını ve öğrenilmesini sağlar. Şemsettin Sami'nin yüzyıl önce söylediği gibi, "dilini doğru, gelişmiş bir yazın dili olarak korumak ya da bu duruma getirmek isteyen bir ulus, dilinin yetkin bir sözlüğünü ve iyi bir dilbilgisi kitabını düzenlemeye çalışmalıdır.15

13 Kocaman, Ahmet, (1997). "Aydınlanma, Dil Devrimi ve Ötesi", Çağdaş Türk Dili. Cilt: IX, Sayı: 107. s.34.

14 Yücel, Ihsan, (1996). "Düşüncenin Karardığı Yerde Dil Ağacı da Sararır", Çağdaş Türk Dili. Cilt IX, Sayı: 106

15 (Bugünkü dile çeviren) Aksoy, Ömer Asım, (1981) "Kamûs-ı Türkî'nin Önsözü," Türk Dili. Sayı:35.

29

Sözcükler, "belleğin ve hatırlamanın en büyük yardımcısıdır. Zihnin düzgün ve doğru bir şekilde işleyebilmesi için de kelimeleri berrak biçimde tanımak gerekir",16 diyen Gövsa, hazır­ladığı sözlüklerle Türkçe'nin doğru biçimde öğrenilmesine katkı yapmıştır. Böylece yalnızca bilgiye erişilebilecek ansiklopediler yazarak değil, bu bilgilerin anlaşılmasının, kavranılmasının temel aracı olan dilin öğrenilmesine katkı yaparak da, "halkın ve gençliğin kültürünü beslemek için" gayret göstermiştir.

Sonuç

Döneminin önemli eğitimbilimcilerinden biri olarak Gövsa'nın halk eğitimi ihtiyacı ve yaklaşımı üzerinde durduğu görüle­memiştir. Fakat Gövsa'nın kendisini, "halkın ve gençliğin kültürünü beslemek için çok yazı neşretmiş bir fikir adamı olarak"17 nitelendirdiği görülmektedir. Gerçekten de Gövsa, çalışmalarını doğrudan halkı eğitmek amacı üzerinde yoğun­laştırmış bir eğitimcidir. O, ansiklopedi ve sözlüklerinin yanısıra, diğer eserleriyle de bağımsız öğrenme için uygun koşullar oluş­turarak halkı eğitmek için gayret göstermiştir. Gövsa'nın eserleri, çocuklar, gençler ve yetişkinlere bir bilgi kaynağı olarak hizmet etmiş ve etmeye de devam etmektedir.18

Gerek sözlük gerekse ansiklopedi yazmanın büyük bir bilgi birikimine ve yılmayan bir araştırıcılığa ihtiyaç duyduğu açıktır. "Acılar" adlı kitabının ölümünden sonraki baskısına eklenen Onun hakkındaki yazılara bakıldığında; Gövsa'nın çok okuyan

16 Gövsa, İbrahim Alaeddin (1943). "Önsöz", Yeni Talebe Lûaatî. Üçüncü Baskı, Kanat Kitabevi, s.VI.

17 Gövsa, İbrahim Alaettin, (1947). "Önsöz", Resimli Yeni Lûaat ve Ansiklopedi: Ansiklopedik Sözlük, İskit Yayınevi, İstanbul.

18 Öz, M.Feyzi, (1987). "İbrahim Alâettin Gövsa", Cumhuriyet Dönemi Eğitimcileri. Unesco Türkiye Milli Komisyonu Yayını, Ankara.

30

ve araştıran, bilgi birikimi ile hayranlık uyandıran birisi olarak nitelendirdiği görülmektedir. Mithat Cemal Kuntay'ın ifadesi ile, Onu elinde kitap olmadan gören olmamıştır, fakat elden v düşmeyen eserleri de, hayat boyunca elinden düşürmediği bu eserlerden çıkmıştır.19 Ancak o bilgi birikimini, Valâ Nurettin'in söylediği gibi insanlarla paylaşan da biridir. 'Tek başına çalı­şarak koca ciltleri hazırlayan Gövsa derecesinde bilgisinden halkı yararlandıran aydın yoktur."20

Diğer yayınlarının yanısıra, özellikle ansiklopedi ve sözlük çalışmaları onun bilgisini halkla paylaşma isteğinin ve eyleminin somut ürünleridir.

Teşekkür ederim.

19 Gövsa, İbrahim Alâettin, (1966). Acılar. İkinci Baskı, Türkiye İş Bankası ayını, s.90.

20 Gövsa, İbrahim Alâettin, (1966). Acılar. İkinci Baskı, Türkiye İş Bankası ayını, s.90.

31

TARTIŞMA

Oturum Başkanı

Prof. Dr. Cahit KAVCAR

(TED Bilim Kurulu Üyesi)

BAŞKAN- Biz de genç arkadaşımıza çok teşekkür ediyoruz. Gövsa'nın meşhur insanların tanınmasına, biyografilere verdiği önem, çeşitli ansiklopedi ve sözlükleri, İnönü ve Türk Ansiklopedisine hizmetleri, ansiklopedi ve sözlüklerin eğitsel değerleri, dil eğitimine verdiği önem gibi temel noktaları vurgu­ladı konuşmacımız. Teşekkür ediyoruz tekrar. Şimdi efendim zaman iyi gidiyor. Değerli konuşmacılarımızın da gösterdikleri özen ve titizlik bizi rahatlattı. Sıra programımız uyarınca tartış­ma bölümüne geliyor. Siz değerli konuklarımızın sorularına ve kısa kısa -eğer varsa- katkılarına zaman ayıracağız, yarım saat­lik bir zamanımız var. Söz almak isteyen değerli konuklarımızı önce bir belirlemek istiyorum, onun ardından zamanı daha pratik bir biçimde, verimli bir biçimde kullanmaya çalışacağız, özen göstereceğiz. Var mı efendim?

Sayın Genel Başkan var, sonra Sayıı, Çağlar. Başka efendim. Bir dinleyicimiz daha. Yalçın bey, Yalçın Soysal değil mi? Peki, başka olmadığına göre Sayın Başkan Bc.ran Asena'yı davet ediyorum. Buyurun. Yalnız kayda geçtiği için sayın başkan, acaba orası çalışıyor mu? O çalışmıyorsa bunlardan birini verelim.

Baran ASENA- Efendim biz Türk Eğitim Derneği Genel Merkez Yönetim Kurulu olarak, bir Türk Eğitim Derneği Tarihi hazırlıyoruz. Bununla ilgili olarak İstanbul Koleji Vakfımızdan sayın Suat Balar belli çalışmalar yapıyor. Biz de onunla işbirliği içindeyiz ve bu,tarihi hazırlarken çok önemli kurucularımızdan biri Gövsa. Dolayısıyla değerli konuşmacılardan rica ediyorum, bu konuda Türk Eğitim Demeğiyle ilgili bazı bilgiler de buldu­larsa çalışmaları sırasında genel merkezimize ulaştırmalarını rica ediyoruz, böylelikle bu hazırlamış olduğumuz tarihte değer­li eğitimcimiz Gövsa’ya da yeterince ve layık olduğu yeri daha güzel vermiş oluruz. Epeyce doneler var ancak Türk Eğitim Derneğiyle ilgili başka çok ciddi çalışmalar var. Bunlarla ilgili ulaşabildiğiniz bilgileri rica ediyoruz. Çok teşekkür ederim.

34

BAŞKAN- Efendim çok teşekkürler. Mesaj yerine ulaşmıştır, özellikle sayın Binbaşıoğlu hocamız herhalde bu konuda katkı­da bulunacaktır. Eğer yaptığı çalışmalar bu alanda yeterli değilse katkılarının devamını herhalde getirecektir bize. Sayın Çağlar buyurun efendim.

Doğan ÇAĞLAR- Bu toplantının haberini sayın Kavcar'dan aldım onu ziyaret ettiğimde. Kendisine teşekkür ederim. Çünkü İbrahim Alaeddin, başka arkadaşlarımı bilmiyorum ama, benim öğretim üyesi olarak, öğretmen olarak hayatımda çok önemli birkaç kibrit çaktı ve o kibritin ışıkları bana hakikaten çalış­malarımda yön verdi. Birincisi Çocuk Ruhu, 1931'de yayınladığı, Çocuk Ruhu çok güzel. Bugünki psikoloji kitaplarından farklı bir yönü var. İbrahim Alaeddin Gövsa bilgilerini, yetiştirdiği çocuk­ların hayatını gözlemek suretiyle kitap haline dönüştürmüş, bir yerde gözlemi yazılarında, bilimin ışığında yaptığı gözlemleri kitap haline getirmiş olması; İkincisi İbrahim Alaeddin 1905'lerde Alfred Binet ve Dr.Simon'un yaptığı zeka çalışmalarını, Fransa'daki zeka çalışmalarını, hemen sıcağı sıcağına Türkiye'ye yansıtan; 1915'de zannederim eski yazı 1931'de de Türkçe'ye tercümesi hem Latin harfleriyle hem de Türkçe'ye ter­cüme ettiği Güzel Türkçe kitabıyla. Ben bunu 1953 yılında İstan­bul'da bir stajımız sırasında, ben yalanlı tarihle söylerim çünkü inandırıcı olsun diye. 28.06.1953'de İstanbul'da Beyazıt civarın­da bir kitapçıda beş kuruşa almışım, sonra Gazi Terbiye'de cilt­ledim. Oradaki şeyi çok güzel idi, diyor ki "Bugün dahi bu sevi­yeye, bunun testine gelen var mı?" Sadece kısa, sakın uzun zannetmeyin. Çünkü dinleyicilik de zor. "Çocuğun zekasını merak etmeyen ana baba var mıdır? Hangi muallim talebesinin kabiliyetini öğrenmek istemez?" diyor. Ben de zeka ile uğraştım zaten, 1952'de o işe başlamıştım, bu kitaplarını da onun için derlemiştim. Bugün hangi ana baba var ki çocuğunun zekasını öğrenmek ister, öğrenirse kaçıyor ve hemen diyor ki zeka test­leri bir şeyi ölçmez diyor, çünkü zeka testini ana baba öğrenmiş, öğretmen de eğitimciler de. Görüyorsunuz 1915'de eski yazı,

35

1931 'de de yeni yazıyla yazdığı kitapta hiç böyle bir öğretmenin ve ana babanın olduğunu kabul etmeyen İbrahim Alaeddin eğer sağ olsaydı şimdi kaç ana baba gerçekten çocuğunun zekasını, kaç öğretmen çocuğunun zekasını biliyor ve bugün birçokları diyor ki insan çalışırsa her şeyi yapar, yapar. Onun için de çalışıyor, çalışıyor; dershaneler de bunu söylüyor, ana baba da, sınıfta kalmış üç defa sınava girmiş çocuğu, halâ diyor ki çalışsa yapar diyor, yapar.

Halbuki 1931'de elimize beş kuruş değerinde verdiği şu kitabı biraz ciddiyetle okumuş olsaydık bugün çocuklarımızın ilk olarak zekasını öğrenir, onun zeka düzeyini bilerek onu yön­lendirmeye çalışır, paramızı, enerjimizi, zekamızı boşa harca­mazdık.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN- Biz de çok teşekkür ederiz sayın Çağlar.

Doğan ÇAĞLAR- Bir şey değil efendim.

BAŞKAN- Kendi yaşantılarınızdan da yararlanarak hoş katkılarda bulunduğunuz ünlü eğitimcimizle ilgili, teşekkür ede­riz efendim ve son konuşmacımız, sayın Yalçın Soysal. Geçen yıl andığımız ünlü eğitimcimiz Halil Fikret Kanat'ın yakını oluyor ve yeğeni oluyor kendileri. Ailesinden biri gözüyle Halil Fikret Kanat konuşmasını da kendileri yapmıştı. Buyrun efendim.

Yalçın SOYSAL- Çok teşekkür ederim sayın başkan. Elimde olmayan nedenlerle biraz geç kaldım, onun için sayın dinleyici­lerden özür diliyorum.

İbrahim Alaeddin Gövsa denince, tabii onun çalışkanlığının devasa eseri gözler önünde, bunu hiçbirimiz inkar edemeyiz ve kendisini rahmetle yad etmemiz gerekiyor. Bu eski Kemalistlerin veludluğu, çalışkanlığı yeni kuşaklara da örnek olmalı diye düşünüyorum. Fakat bu vesileyle aklıma gelen bazı problemleri

36

nakletmek istiyorum. Birincisi, Türkiye'de ansiklopedi ve ansiklo­pedik bilgi meselesi. Türkiye'nin hiçbir zaman ansiklopedisi olmadı. Larousse'u Britanica'yı tercüme ettik. Larousse ve Britanica da Fransa ve İngiltere'de devamlı yenileniyor, onları da devamlı tercüme edemiyoruz. Birincisi şu; insanlığın bilgisi son yıllarda, her on senede beşte dördünü yenilemek lazım, bu şe­kilde gelişiyor. Bilgisayar, piramitlerden bu yana gelen bilgileri bellek işaretiyle sunarsak on üzeri onbeş bellek işareti var, orta­lama bir bilgisayar on üzeri on dördünü alıyor. Buraya kadar güzel belki bu bilgisayarla bu bilgi eksikliğimizi tamamlayabiliriz zannediyoruz, öyle değil, çünkü bilgisayar ve internet herşeyi vermiyor. Bilhassa internette now how ve now vvhere bilgisi yani nasıl ve nerede bilgisi ancak yüzde yirmi, yüzde otuz elimize geçebiliyor. Şimdi bu durumda dörtyüzellibin tane de periyodik var çeşitli branşlar için dünya yüzünde. YÖK'ün kütüphanesine gelen periyodik sayısı yirmibeşbindi, şimdi onikibine indi. Bunun haricinde bir de branşlarda üniversitelerin kütüphaneleri proble­mi var. Ellibeş branş, elli temel branş desek kütüphanesi yok. Şu anda Türkiye dünyayla bütün ilişkilerini koparmış, eşzamanlı yaşıyor dünyayla ama çağdaş yaşamıyor. Bu konuları İbrahim Alaeddin Gövsa vasıtasıyla, onu vesile ederek tartışmakta yarar var diye düşünüyorum. Sonra bunun haricinde ansiklopedik bil­ginin çağımızda ne işe yaradığını, eğer işe yarayacaksa nasıl yenilememiz gerektiğini tartışmalıyız diye düşünüyorum.

Katkı olarak sundum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Efendim biz de size teşekkür ediyoruz. Ansiklopedilerin yararlarını, özellikle geniş kitlelere derli toplu bilgiler sunma bakımından Rıfat Miser arkadaşımız dile getirdi. Ama sözünü ettiğiniz türden yeni ansiklopedi çalışmaları her­halde ayrı bir oturumu, ayrı bir programı gerektirir. Buna ilişkin burada bilmiyorum şu an söz almak isteyen herhangi bir din­leyicimiz var mı bilemiyorum. Var mı? Göremiyorum. O nedenle

37